Türkiye’de İngilizce Eğitimin Yaygınlaşma Nedenleri Hakkında İnceleme
Türkiye’de İngilizce Eğitimin Yaygınlaşma Nedenleri ve Açıklaması
1 – İngilizce Dersleri ( Bireysel – Özel İngilizce Dersleri )
2 – İngilizce Dersleri ( 4 kişi ile yapılan grup İngilizce Dersleri )
Türkiye’de İngilizce Eğitimin Yaygınlaşma Nedenleri konusunu tartıştığımızda görülür ki Türkiye de gittikçe İngilizce diline artan bir ilgi olduğu herkes tarafından gözlemlenen bir gerçek. Bu nedenle Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından yapılan Türkiye’de İngilizce Eğitimin Yaygınlaşma Nedenleri hakkındaki bir araştırmanın sitemiz kaynakları arasında bulunmasına önem verdik .
Açılan özel okullar ve özel dershanelerin sayıları Türkiye’de İngilizce Eğitimin Yaygınlaşma Nedenlerini giderek artmıştır. Bu gelişmelerin sonunda, yabancı dil öğretimi açısından üç ayrı düzenleme ortaya çıkmıştır.
1. Devlet okullarında, orta-öğretimde 3-5 saatlik, yüksek öğretimde ise 4-6 saatlik İngilizce dil öğretim ve öğrenimi zorunlu hale getirilmiş, ‘liselerde İngilizce dil bölümleri ” açılmıştır.
2. Özel Orta Öğretim kurumlarında haftada 8-10 saat ‘ağırlıklı’ İngilizce dil öğretimi, yüksek öğretim kurumlarında ise birinci yıl 20-25 saatlik ‘İngilizce hazırlık’ öğretimi uygulanmaya başlanmıştır.
3. Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve diğer başka üniversitelerde [öğretimin tamamı], bazı üniversitelerin kimi bölümlerinde ise öğretimin üçte biri İngilizce yapılmaya başlanmıştır ( Demircan, 1988).
Günümüze bakıldığında ise İngilizce öğretiminin giderek daha da önem kazandığı görülmektedir. 2003 yılı itibariyle ülkemizde 419 Anadolu lisesi, 769 özel okul, 783 adet yabancı dil ağırlıklı lise bulunmaktadır.
Ülkemizde eğitim dili İngilizce olan iki devlet üniversitesi bulunmaktadır. Bunlardan biri Robert Koleji’nin devamı olarak 1973’te kurulan Boğaziçi Üniversitesi, diğeri de 1956’da Orta Doğu’ya eğitim merkezi olması amacıyla kurulan Ortadoğu Teknik Üniversitesi’dir. Bu üniversiteler iyi bir prestije sahip olmanın yanında, mezunlarına hem devlet hem de özel sektörde çok iyi iş olanakları sunulmaktadır.
İngilizce, yeni kurulan birçok vakıf üniversitesinde de eğitim dili olarak kullanılmaktadır. Bunların sonucunda pek çok aile, özellikle orta sınıf aileler, çocuklarının İngilizce dilinde eğitim veren okullarda eğitim almasını istemektedir. Daha iyi iş imkanlarına sahip olmak, .rdahil olmuştuya da sosyal statü olarak yükselmek, İngilizce bilmek ile eş anlamlı görülmeye başlanmıştır ve Türkiye’de İngilizce Eğitimin Yaygınlaşma Nedenleri arasına bu olgu da dahil olmuştur.
Sezer’e göre (1988),Türkiye’de İngilizce Eğitimin Yaygınlaşma Nedenleri Türkiye’nin ekonomik ve teknolojik alanda gelişmek ve ilerlemek istemesiyle açıklanabilir; kültürel, ekonomik ve teknolojik olarak diğer ülkelerle ilişkileri yoğunlaşan Türkiye, bu ilişkileri İngilizce ile sürdürmek durumundadır. Bu zorunluluk yüzünden, İngilizce öğretimi Türkiye’de bir seferberlik halini almıştır.
Dil-Egemenlik İlişkisi
Ülkemizde İngilizce, çağdaş bilgi kaynaklarına açılmamıza yarayacak bir araç gibi değil de, mutlaka herkesin bilmesi gerektiği düşünüldüğü için öğrenilmektedir. Çoğu kişi neden İngilizce öğrendiğinin bile farkında değildir. İngilizce öğreniminin bir seferberlik halini almasının altında yatan nedenlerin araştırılması gerekmektedir.
Günümüz eğitim öğretimindeki yabancı dillere yöneliş, ulusal dil açısından kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Yabancı bir dilde öğretim tartışmalarında dil-egemenlik Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi
Tablo 1: Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi 2002 Yılı Toplam Kontenjanları
(Vakıf Üniversiteleri Dahil).
Program
türü Bölüm adı Üniversite
sayısı
Toplam kontenjan
sayısı
İngiliz dili ve edebiyatı 19 1.241
İngiliz dil bilimi 2 110
Amerikan kültürü ve edebiyatı 8 385
Alman dili ve edebiyatı 4 220
Dil ve
edebiyat
Fransız dili ve edebiyatı 2 120
İngiliz dili eğitimi 23 4.885
Dil eğitimi Alman dili eğitimi 11 430
Fransız dili eğitimi 4 150
Kaynak: Özdemir, 2003, s. 147.
ilişkisinin yeterince gözetilmediği görülmektedir. Dilin kendisi doğrudan egemenlik aracı olmamakla birlikte, kullanıcısı tarafından çoğu zaman bilinçli olarak egemenlik aracına dönüştürülmektedir. Bu pencereden bakıldığında dil, egemenlerin egemenliğini yayma ve kalıcı hale getirme aracına dönüşebilmektedir (Özdemir, 2003). İngilizcenin Türkiye’de bu kadar önemsenmesinin İngiltere ve Amerikanın bilinçli olarak gerçekleştirdiği ticari ve siyasi bir programın sonucu olduğu düşünülebilir. Bir ülkeyi tutsak edebilmenin ilk yolu, o ülkenin dilini ortadan kaldırmaya çalışmak, öğretim dili olarak başka bir dili oraya empoze etmektir. Kültür emperyalizminin başlıca taktiği budur (İlhan, 1991; akt. Kilimci, 2000). Dil emperyalizmi ise bütün dünyada Avrupa yanlısı ideolojilerle İngilizce öğretiminin doğal bir sonucudur (Philippson, 1992 ). Dil emperyalizmi tartışmasında bir diğer önemli konu İngilizcenin yayılmasıyla yerel dillerin değer kaybetmesidir. Philippson (1992)’a göre, İngilizce’nin yaygınlaşmasının emperyalist etkileri bir yüzyılı aşkın süredir pek farkedilmemiştir. Ama son yıllarda yerli dillerin korunmasıyla ilgili birkaç adım atılmıştır. Bunlardan bir tanesi, Avrupa Konseyinin 1988 “Avrupa Yerel ve Azınlık Dilleri Yasası”dır. Bunun yanı sıra “Birleşmiş Milletler Dil Hakları Evrensel Bildirgesi” ile bütün insanlara kendi dillerini geliştirme ve çocuklarına kendi dillerinde eğitim yapma gerekliliği vurgulanmaktadır. İngilizce Eğitim Yöntemlerinin İngilizcenin Yaygınlaşmasındaki Rolü İngilizce öğretiminde kullanılan yöntemlerin İngilizcenin yaygınlaşmasında ve daha üstün bir rol oynamasında etkili olduğu düşünülmektedir. Bazı yaklaşım ve yöntemlerin içerikleri gözden geçirildiğinde bu konu aydınlığa kavuşmuş olacaktır.
32 TÜRKİYE’DE İNGİLİZCE ÖĞRENİMİNİN YAYGINLAŞMASININ NEDENLERİ
Örneğin doğal yaklaşımda [natural method] çeviri yapılmaması, yabancı dilin onu ana dil olarak konuşanlarla doğrudan ilişki kurarak öğrenilebilmesi, öğretmenlerin o dili anadili olarak konuşan kişiler olması bu savı destekler niteliktedir. Doğal yaklaşım ve doğal yöntem Ortaçağ’da ortaya çıkmış ve uygulanmaya başlanmıştır. Bu yüzden içerdikleri bazı kuralların emperyalizm amacıyla çıkarıldığı düşünülmemektedir. Ancak bu özelliklerinin ön plana çıkarılması düşündürücüdür.
XX. yy’ın ilk yarısında yabancı dil öğretimi bağımsız bir meslek olmuş, öğretim alanındaki ilerlemeler daha çok sömürgelerde yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan yöntemlerin ‘yalnızca yabancı dil kullanılarak öğretim’ üzerine kurulması dikkat çekicidir.
Dilbilgisi-çeviri [grammar-translation method] yöntemine bir tepki ve doğal yaklaşımın uzantısı olarak XX. yy’ın başlarında dolaysız yöntem [direct method] ortaya çıkmıştır. Bu yöntemin biçimlenmesinde de Herbart’ın (1776-1841) eğitim görüşü, Gestalt ruhbilimi ve Humboldt’un (1767-1867) dil-kültür yorumu etkili olmuştur. Bir ulusun dili, o ulusun ruhu, ya da bir ulusun ruhu o ulusun dilidir. Bir dilin öğretiminde başka bir dilin aracılığına yer yoktur. Bir dili öğrenmek demek o dili anadili olarak kullananlar gibi tepkide bulunmak demektir. Bu yüzden dolaysız yöntem yanlıları, kültür öğretimini ön plana geçirmektedirler. Bu görüş Avrupa ülkelerinin sömürgeleştirdikleri halklarla olan ilişkileri sonucu daha da belirginleşmiştir. Bu yöntemde ayrı bir kültürü yansıtan anadili kullanılamaz (Demircan, 1990).
Dolaysız yöntemde anadili kullanımı kesinlikle yasaktır ve öğrencilerden hedef dilde düşünmeleri istenmektedir. Öğrencilerden hedef dili konuşan kişilerin tarihi, kültürü, o dilin konuşulduğu ülkelerin coğrafyası ve o dili konuşanların günlük yaşamları hakkında bilgi sahibi olmaları beklenmektedir.
Görüldüğü üzere dolaysız yöntem İngilizcenin egemen bir dil olmasına önemli bir katkıda bulunmaktadır. Bu yöntemde kültür öğretimi ön plana çıkmıştır. İngilizce öğretiminde İngiliz kültürünün pek çok ögesinin bulunması bu yöntemle başlamıştır. İngiliz kültürünün İngilizce eğitiminde bu denli kullanılması bu dili öğrenen kişileri etkilemektedir.
Farklı bir yaklaşım olan işitsel-dilsel yöntem [audiolingual method] ise dilin sözlü kullanımına öncelik tanıyan, bu becerileri davranışçı öğrenme yorumlarından yararlanarak diyaloglar ve yoğun sözlü alıştırmalar kullanarak dil yapılarını belli bir sıraya göre öğretmeyi amaçlayan bir yabancı-dil öğretme yöntemidir. Bu yöntemde dil kültürden ayrılamaz. Kültür sadece edebiyat ve sanat değil hedef dili kullanan kişilerin günlük davranışlarını da içermektedir. Öğretmenin sorumluluklarından bir tanesi de bu kültürü sunmaktır.
İletişimsel bir dil ve dil kullanım modelini seçerek, öğretim biçiminin, araç gereçlerin, öğretmen ile öğrenci rolleri ve davranışlarının, sınıf içi etkinlikler ile uygulamaların ona göre düzenlenmesi iletişimsel yaklaşım [communicative approach] adını alır (Demircan,1990). İletişimde ana dil kullanılamaz. Mümkün olduğunca özgün
Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi